Adsız Fırtına

by 12:09:00 0 yorum
Tesadüf diye bir şey varsa tesadüfen kesişmişti yolları. Kalabalığın içinde, denizin ortasında, üç gece dört gündüz geçirmişlerdi. Adam he ne kadar belli etmemeye çalışsa da, gerçi çok belli etmediği de söylenemezdi; kalabalıktan kaçabildiği her an kadının yanında belirmişti. Zaten kadının da bu duruma itirazı olmamıştı. Etraftaki onca insana rağmen iki geceyi çalmayı başarmışlardı. Gecenin ilki, ardı arkası kesilmeyen bir sohbete ev sahipliği yapmıştı. Genellikle birinin birtirdiği cümle diğeri tarafından "ben de" denilerek tamamlanmıştı. Aslında bu akşam da aynı şey olmuştu. Telefon konuşmalarının başlarında bir yerlerde kadın "Sevmiyorum bilm kurgu okumayı da, izlemeyi de" deyince aldığı yanıt yine "ben de" idi. Öyle çok "ben de" birikmişti ki kadın bunları sığdıracak yer bulamıyordu.
"Aşk yıkıcı, kırıcı, üzücü bir şey. Yakınımdan dahi gemesini istemiyorum"
"Kesinlikle haklısın. Ben de."
"Ne kıskanılmak, kısıtlanmak istiyorum ne de kıskanmak, kısıtlamak."
"Ben de"
"Hayatımda sürekli benden bir şeyler bekleyen birini istemiyorum. Kimseye verecek bir şeyim olduğunu düşünmüyorum. Hem ne kadar verirsen ver, arkası kesilmiyor. Hep daha fazlası isteniyor. Bunun yanlış olduğunu bilmene rağmen verdikçe sen de istemeye başlıyorsun. Ve vermekten yorulan ya da vazgeçen kişi sevmekten vazgeçmekle itham ediliyor. Ne vermek, ne almak, ne de itham eidlmek istiyorum."
"İlişkiyi adlandırmamalı, ona bir isim koymaya çalışmamalı."
"Bence de."
"Su yolunu bulur."
"Evet, bulur."
Sessiz sedasız geçen o iki gün içinde kadın defalarca pencereden adayı seyretmişti. Artık günün hangi gününde nasıl göründüğünü bakmadna çizebilirdi. Adam aramıyor, kadının eli de bir türlü telefona gitmiyordu. Adanın ışıkları yavaş yavaş yanmaya başlarken kararını verdi. Bu gece aramazsa yarın erkenden kendisi arayıp içinde kopan adsız fırtınayı bitirecekti. "Aşktan korkuyorum ama içinde aşk olmayan bir şeyi yaşamayı da hiçbir şekilde kendime yakıştıramıyorum. Ad koymayalım derken 'anlamı yok edelim, anlamsızlaştıralım, hissettiklerimizi dahi birbirimize söylemeyelim' demek istememiştim ben. Bir şey yokken konuşmak kolaymış, ama varken çok zor. Ben sevildiğimi bilmeden, sevdiğimi söyleyemeden bir şeyler yaşayamıyorum. 'seni seviyorum' dediğini duymayı bu kadar isterken 'sen de'lerle biten telefon konuşmaları yapmak en az yalanlarla bezenmiş bir aşk kadar acıtıyor canımı. Aklından atamadığı, içinden sürekli tekrar ettiği bu cümleleri ona söyleyebilmeyi çok isterdi ama söyleyemeyecekti. Çünkü ya adam "ben de" derse, "seni seviyorum" derse...

Hande Baba
Gece Nöbeti Dergisi sayı:1 2015


Vladimir

Developer

Cras justo odio, dapibus ac facilisis in, egestas eget quam. Curabitur blandit tempus porttitor. Vivamus sagittis lacus vel augue laoreet rutrum faucibus dolor auctor.

0 yorum:

Yorum Gönder